Mersin Gezi Notlarım… Sıcak Bir Yaz ve Unutulmaz Anılar

Temmuz 2018’de bir arkadaşımı ziyaret etmek için gittiğim Mersin Gezi Notları makalemi sizinle paylaşmak isterim. Öncesinde şehir hakkında çok fazla bilgim yoktu, ama içten içe Akdeniz’in sıcak havasını, sahillerini ve lezzetlerini keşfetmek için heyecanlıydım.
Mersine ilk gidişimdi ve kafamda bir sürü gezi rotası vardı fakat zamanım çok kısıtlıydı. İstanbul’dan uçakla Adana’ya geçtim sonrasında ise arkadaşımla buluşarak Mersine doğru yola çıktık.

İnanılmaz bir sıcak havayla karşılaştım o kadar sıcak ki klimayı bu kadar seveceğim hiç aklıma gelmezdi. Mersin gezi için doğru bir karardı fakat Temmuz ayı benim için yanlış bir seçimdi. Nem ve sıcaklık oranı yüksek olmasına rağmen yine de Mersin görülmeye değerdi. Akdeniz’in güzel ilini gezmeye başladığımda açıkçası, Mersin’in beni bu kadar etkileyeceğini hiç tahmin etmemiştim!
Gün’e Narlıkuyu’da Serpme Kahvaltısıyla Başlamak
Sabahın ilk saatlerinde Cennet Cehennem Mağaralarına doğru tırmanmaya başladığımda yol kenarlarında sürekli aracımızı davet eden insanlar ilgimi çekti. Meğer meşhur serpem kahvaltı bögesi Narlıkuyu’dan geçiyormuşuz. Açıkcası bu kadar davete kayıtsız kalamadım ve meşhur Narlıkuyu Serpme Kahvaltı lezzetlerini tatmak için bir mekana giriverdim.

İki katlı mekanın ikinci katına çıktığımda aslında meşhur olan şeyin yiyeceklerden ziyade, Narlıkuyu’nun manzarası olduğuna kanaat getirdim.
Mersin Gezi Notlarım arasında en lezzetli yeri burası almıştı. Akdeniz’e nazır bir masada, çeşit çeşit peynirler, zeytinler, bal, kaymak, sahanda yumurta ve taptaze yeşillikler ile dolu müthiş bir kahvaltıydı. Deniz kokusu ve doğanın müthiş ortamı ve dahi mükemmel manzarası eşliğinde, uzun uzun yapılan kahvaltının keyfi gerçekten unutulmazdı. Eğer Mersin’e yolunuz düşerse, mutlaka burada kahvaltı yapmadan dönmeyin derim!

Cennet ve Cehennem Mağaraları: Doğanın Mucizesi
Kahvaltı sonrası yolumuzu düşürdüğümüz yer Mersin Cennet Cehennem Mağaraları oldu. Tarihi ve doğal yapı anlamında Mersin’de en çok etkilendiğim yer kesinlikle Cennet ve Cehennem Mağaraları oldu. İki mağara da oldukça derin ve çevresinde eski dönemlerden kalma tarihi yapılar bulunuyor.
Cennet Mağarası’na inerken, kendimi başka bir dünyaya adım atmış gibi hissettim. Aşağı indikçe serinleyen hava, kuş cıvıltıları ve doğanın sunduğu muhteşem manzara gerçekten büyüleyiciydi. Mağaranın içinde bir de küçük bir kilise bulunuyordu. Bu kilisenin, erken Hristiyanlık döneminde ibadet için kullanıldığı söyleniyor ve yapının mistik atmosferi insanı adeta tarihin derinliklerine çekiyor.

Bu arada ben gittiğimde Cennet Mağarasına daha kolay ulaşım sağlanması için teleferik çalışması yapılıyordu. Yani benden sonra gidenler şanslı olabilir.
Cehennem Mağarası ise adından da anlaşılacağı gibi oldukça derin ve ürkütücüydü. Efsaneye göre, Zeus’un canavar Typhon’u bu çukura hapsettiğine inanılıyor. Mersinde bulunan Cehennem Mağarası’na aşağıya inmek mümkün olmasa da, yukarıdan bakınca bile insanı kendine hayran bırakan etkileyici ve ürkütücü bir görüntüye sahip olduğu görünüyordu.

Zeus Tapınağı: Antik Dönemden Günümüze Bir Miras
Mersin’de beni büyüleyen bir diğer tarihi yapı ise Zeus Tapınağı oldu. Antik Roma dönemine ait bu tapınak, o dönemlerde tanrılara adak adamak için kullanılıyordu. Ne yazık ki zaman içinde birçok bölümü yıkılmış olsa da, hala ayakta kalan kalıntılar o dönemin ihtişamını hissettirmeye yetiyor.
Tapınağın bulunduğu bölge oldukça sakin ve doğayla iç içe bir yerdi. Burada gezinirken, eski zamanlarda insanların burada nasıl ibadet ettiklerini ve bu bölgenin geçmişte nasıl bir atmosfere sahip olduğunu hayal etmek büyüleyiciydi.

Deniz, Kum, Tuz ve Limon: Mersin’in Sıcak Sahilleri
Mersin’de denize girmeden dönmek olmazdı! Kumkuyu Plajı ve Akyar Sahili’nde yüzme fırsatım oldu. O gün hava o kadar sıcaktı ki, denize girdiğimde bile suyun sıcaklığını hissettim. Üstelik deniz çok tuzluydu, bu da yüzmeyi benim için biraz daha farklı bir deneyim haline getirdi.

Denizin çok tuzlu olması hem batmayı zorlaştırıyor hem de deniz altına girdiğimde gözlerimi yakıyordu. Tabi bu olay gözlerime iyi gelmesede burnumu inanılmaz açmıştı. Denizin diğer bir güzelliği ise Kızkalesi denilen tarihi yapıya karşı yüzmekti. Kumkuyu Plajında denize açıldığınızda çok sığ yerlerde yüzme imkanı buluyorsunuz öyle ki denize açıldığınızda metrelerce uzağa itseniz bile suyun derinliği göğsünüze kadar ancak geliyor. Bu durum size neredeyse Kızkalesi’ne yürüyerek gidilebilir hissi veriyor.

Deniz kenarındaki ağaçlarla gölgelenmiş alanda mangal ve semaver keyfi yapılabiliyor. Mangalın yanına salata yaptığınızda ise limonlar adeta ayağınıza geliyor. Mersin de en unutulmaz anım, deniz kenarında limon ağaçlarını görmek oldu! Ağaçtan düşen limonları taze taze yemek, sanırım bu geziyi benim için daha da özel hale getiren şeylerden biriydi.
Deniz kenarı demişken Akyar Sahili de görmeye değerdi. Karavancıların uğrak yeri olan bu sahilin güzelliği kayalarım bembeyaz olması ve beyaz kayaların uzandığı denizinin berrak olması ayrı bir güzellikti. Güneş vurduğunda beyaz kayaların parlaması insanın gözlerini kamaştırıyordu. Bu yüzden belki de burasının adı Akyar olabilirdi.

Mersin’de Yeme İçme: Tantuni, Kerebiç ve Dikenli İncir
Mersin denince akla ilk gelenlerden biri elbette tantuni. İncecik doğranmış etin bol baharatla buluştuğu bu lezzet, Mersin mutfağının yıldızlarından. Yanında bol limon ve ayranla birlikte harika gidiyor.

Tatlı olarak denediğim kerebiç, içindeki kaymak dolgusu sayesinde hem hafif hem de çok lezzetliydi. Mersin’e özgü bir tatlı olan kerebiç, Ramazan ayında ve bayramlarda sıkça tüketilen bir lezzettir. İç harcı fıstık veya cevizle doldurulmuş, irmikten yapılan, içli köfteye benzeyen bir tatlıdır. Kerebiç’in en önemli özelliği, çöven otu kökünden elde edilen beyaz köpükle servis edilmesidir.

Ancak beni en çok şaşırtan şey, ilk defa tattığım dikenli incir oldu. Dış kabuğu biraz uğraştırıcı olsa da, içi oldukça tatlı ve serinleticiydi. Dikenli incir’in normal tarımı yapılan bir bitki olmadığını, yabani olduğunu ve dağlarda, yol kenarlarında kendi kendine büyüdüğünü Mersinli arkadaşımdan öğrendim.

Bir sabah ise Narlıkuyu’da muhteşem bir serpme kahvaltı yaptım. Akdeniz’e karşı kurulu bir masada, çeşit çeşit peynirler, zeytinler, bal, kaymak, taptaze yeşillikler ve sahanda yumurtayla dolu bir kahvaltıydı. Hem lezzeti hem de manzarası unutulmazdı. Narlıkuyu Kahvaltısı, Mersin’de kahvaltı yapılacak yerler arasında kesinlikle başı çeker!
Mersin’e Yeniden Gitmek İster Miyim?
Kesinlikle evet! Sıcak havası, mis gibi denizi, zengin tarihi ve enfes lezzetleriyle Mersin, sadece bir yaz tatili değil, aynı zamanda kültürel bir keşif rotası. Eğer Mersin’de yapılacak şeyler arayışındaysanız, hem doğa hem tarih hem de mutfak sizi fazlasıyla tatmin edecektir.
Peki, sizin favori Mersin rotanız neresi? Yorumlarda Mersin’de gezilecek yerler konusunda tavsiyelerinizi bekliyorum. Belki bir dahaki seyahatimde sizin önerdiğiniz yerleri de keşfederim!